Özdemir İnce

Din ve imandan masa ve kasaya

14 Kasım 2021 Pazar

Son yazılarımda sık sık Din, İman, Masa, Kasa (Tekin Yayınları, 2016) kitabımdan söz ettim. Şimdi bu konuya bir kez daha dönmek istediğim için yazıma kitabın önsözünden bir bölümü (s.9) aktararak başlamak istiyorum:

(Ispartalı bir okurum yazdı) Bir toplantıda din madrabazlarından biri, CHP’nin tek parti döneminde uğradıkları zulmü konuşmacıya laf atarak hatırlatmış. Bunun üzerine konuşmacı laf atana sormuş:

- Hangi ibadeti yapmak istedin de yapamadın? Namaz mı kılamıyordun, hacca mı gidemiyordun?

Madrabaz, konuşmacıyı yanıtlamış: 

- İbadeti yasaklamaya gücünüz yetmez. Siz bizi masadan ve kasadan uzak tutuyorsunuz.

Müthiş bir yanıt. Hiç duymamıştım. Yani tüm dertleri masaya ve -özelikle de- kasaya yanaşmakmış. Bunu yapamadıkları için gerçekten de “zulüm” gördüklerine, acı çektiklerine inanıyorum. Düşünsenize, kasa orada, başkaları yanaşmış. Örneğin: ANAP, DYP ama bunlar yanaşamıyor. Bu “zulüm” değil mi, onlar açısından? İlk işleri burada (Isparta) aç kurtlar gibi saldırmak oldu. Şevket Demirel’in bir benzetmesi var: “Malı kışın aylarca ahıra kapatırsın. Sonra bahar gelince çayıra saldığında yeşil otlara nasıl saldırırsa bunlar da deliler gibi paraya saldırdılar. Nasıl mı? Örneğin benim üzerinden her gün geçtiğim kaldırımı tam dört defa söküp, buranın taşını oraya, oranın taşını buraya yeniden döşeyerek. Tabii utanma vs. beklemek boşunadır.”

Arkalarına İslamı aldılar, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar, çatlayıncaya kadar yiyecekler. Mafya yasası gereği sonra amip gibi bölünüp birbirlerini yiyecekler ve birlikte çürüyecekler.

***

Madrabazın sözünü ettiği MASA devlet bürokrasisini, KASA ise devlet hazinesini, başta Maliye Bakanlığı olmak üzere bakanlıkları ve ihale kurumunu simgelemektedir.

Devlet bürokrasisinin önemli makamlarına gelip MASA’ya oturmak için başta Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye), hukuk ve iktisat fakülteleri gibi ÜNİVERSİTE kurumlarını bitirmek, giriş sınavlarını kazanmak gerekiyordu. Madrabaz eğer CHP’nin tek parti dönemini kastediyorsa, öğrenimde fırsat eşitliği sağlamak için devlet orta ve yükseköğretimde parasız yatılı (leyli meccani) sınavı sistemini kurmuştu. Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Nobel Ödülü sahibi bilimci Prof. Dr. Aziz Sancar bu sistemin ürünleridir. Parasız yatılı olan öğretmen okullarından, eğitim enstitülerinden sadece öğretmen değil birçok önemli siyasetçi, yüksek bürokrat, yazar, şair, sanatçı (ressam, müzisyen), gazeteci ve sporcu yetişti. Ben de bu olanaktan yararlanmış olan şanslı vatandaşlardan biriyim.

Parasız yatılı olan askeri okullar (astsubay okulları, askeri ortaokul ve liseler, kara, deniz ve hava harp okulları) da vardı ama bunlar da sınavlıydı.

Aslına bakarsanız madrabaz ve onun gibiler, öğretimde fırsat eşitliği sağlayan sınavlara girip de kazanamayan hayta takımındandı.

AKP iktidara gelinceye kadar her türlü giriş sınavının şaibesiz olduğunu düşünüyorum. Bu parti, bürokrasiyi ve TSK’yi ele geçirmek için FETÖ güruhu yönetiminde “sınav sorusu çalma” yöntemini buldu ve başarıyla kullandı. Yazılı sınavlardan sonra “mülakat” fırsatını kullanarak “görevde liyakat” anlayışını yok etti. Çalınan sorulardan yararlanan kitle, AKP’nin bürokrasisini oluşturdu. AKP’nin çöküş nedeni budur. MASA’ya oturdular yani hükümet oldular ve devleti özelleştirerek batırdılar.

***

KASA’ya gelince: Kasa’yı ele geçirdiler ve devletin kasasını kendi özel kasaları haline getirdiler.

Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı’na (IIEFC) telekonferansla katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İnsani, ahlaki ve çevreci karakteri faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır” demiş. Erdoğan, ikinci çeyrekte salgın tedbirleri nedeniyle bir gerileme olsa da yılın tamamı için çok ümitvar bir tablo beklediklerini söylemiş.

Söyler! Benim bildiğim petrol zengini Körfez ülkeleri dışında geriye kalan İslam ülkelerinin tamamı dünyanın en geri, en yoksul ve en totaliter ülkeleri arasında yer almakta. Körfez ülkelerinde de halk yoksul ama yönetici şeyh aileleri dünyanın en zengin insanları...

Türkiye’ye gelince: Ülkemizin durumunu benden daha iyi biliyorsunuz. AKP’nin uygulamalarından, ülkemizi Arap İslami devletin ilk dönemlerine özgü darülharp anlayışıyla yönettiği görülmekte. Üretmeden hazıra konmak ve var olanı satarak yağmalamak. Bunu da cahil ve yeteneksiz bir bürokrasi ile yapmakta.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları